Bu yazının başlığını kültür mü dili etkiler, dil mi kültürü etkiler gibi paradoks bir şekilde de ifade etmek mümkündür. Toplumların süre gelen yaşamları kültürlerini oluştururken bunun yansımalarını da kuşkusuz dilde görürüz. Bu aşamada belki önceliği kültürün dile olan etkisinde görmek mümkündür. Birbirinden bağımsız düşünülemeyen ve paralel şekilde evrimleşen bir yapıdadır hem kültür hem de dil.
Konuştuğumuz dilin yapısı o toplumun kültüründeki etkileri de görmemize yardımcı olur. Örneğin, İtalyanca Latin kökenli bir dil olmakla birlikte tarihsel açıdan opera dilidir. Sözcüklerin sonu sesli harfle biten İtalyanca, kelimeler opera sanatının da bazını oluşturarak bu dilin kültürdeki yansımalarını göstermektedir. Operada hala İtalyanca kullanılmaktadır.
Günlük konuşma dilindeki vurgulu tonlamalar, İtalyanların dillerindeki özelliklerini kültürlerine, aynı zamanda kültürlerindeki heyecan ve canlılığı dillerine yansıttığını açıkça görmek mümkündür. Öte yandan Japonların ifade şekillerini özellikle beğeni ve şaşkınlıklarını abartılı bir şekilde yansıtmaları kültürlerinin bir özelliğidir.
Buna göre kullandıkları ifadeler ve kelimeler üzerindeki vurguları aynı oranda keskinlik veya tonlama içerir. Görece düz bir ses dizgisi içerse de ifade olarak iniş çıkışlar gözlemlenebilir. Bazen kelimeler yerine görsel kullanmayı tercih eden Japonların bugün sosyal medya ve iletişimde karşı konulmaz derecede çok kullanılan “emoji”lerin de yaratıcısı olduğunu hatırlamak gerekir.
Dilin kültüre etkisini incelerken, sosyolojik ve demagojik faktörleri göz ardı etmek mümkün değildir. Toplumu oluşturan yaşlı nüfus dilin canlılığı ve evrimi için yine benzer ölçüde yavaş ve belki de ilerleme kaydetmeyen, durağan bir yapıda yaşam savaşı vermektedir.
Dilin nesilden nesile aktarılması bu aşamada önemlidir. Kalıplar içinde kalmış ve aktarılmayan bir dil canlılığını kaybederek kültürün zenginleşmesini de yavaşlatır. Eğer toplumun yaş ortalaması görece genç ve eğitim düzeyi de refah bir seviyede ise bu durumda kullanılan dil o neslin bir önceki nesline göre çok daha hızlı evrimleşmiş, belki ilerlemiş belki de dejenere olmuş olabilir.
Tercih edilen kelimeler, iletişimde bulunulan araçlar ve içinde bulunulan yaşam tarzı ile dil en çabuk nasibi alan toplum öğedir. En vahim olanı ise olumsuz yönde körelmiş ve kirlenmiş bir dilin bir diğer nesle sorgulamadan aktarması olacaktır.
Toplumların ifade ve algılama anlayışı kullandığı kelime haznesi ve betimlemelerinde gizlidir. Bu yüzden çok okuyarak ve bunu doğru ifade etmek hem kişisel yatırım hem de aktarılacak nesiller için bir kültür mirasıdır.
Dilin değişmesi kaçınılmaz olmakla birlikte evrildiği yönün kontrolsüzce bir nehirden akması kimi toplumlar için zarar vericidir. Sosyokültürel olarak kalitesini koruyan toplumlar hem kültür miraslarını hem de tarihsel akıştaki dillerini gelecek nesillere sağlıklı şekilde aktarabilirler. Dil aslında bir kültür taşıyıcısı görevindedir. Kültür ve dilin bugün deneyimlediğimiz şekli, bu taşıyıcılığın mükemmel uyumunda gizlidir.